30 Temmuz 2012 Pazartesi

Gezi Günlükleri; VİYANA

Hem detaylarını unutmadan, taze taze anılar kalsın diye....
Hem de sizlerle paylaşmak için bir yazı dizisi planladım :))

Şimdi "Gezi günlükleri yazı dizisi" kallavi bir tabir gibi gelebilir..Tabi ki profesyonel birşeyler yok ortada..:)
Sadece fotoğraflarla,rehberimizin anlatımından aklımda kalanlarla ve en çok hoşuma giden anlarla;
bir hafta önce her güzel şey gibi bitmeye mahkum olan ve nihayetinde biten:))) kızkıza tatilimizi anlatmak istiyorum..

3 farklı ülke ve 9 şehrin altını üstüne getirmeye Viyana'dan başladık!
Bu huzurlu şehirde geçirdiğimiz zaman aslında bize yetmese de; yağmurlu hava ve soğuğa rağmen (evet şaka değil Temmuz ortasında kışı yaşadık) ,özenle tadını çıkartmaya çalışıyorduk her anın!


Şehir turumuza ilk gün,henüz otelimize bile yerleşmeden "Belvedere Sarayı"ndan başlamıştık.Turla gittiğimiz için zaman kısıtından ve kalabalıktan dolayı içine giremesek de,bahçesinin güzelliği ve şansımıza denk gelen bando takımının mükemmel müziği bunu telafi etmişti..



Belvedere Sarayı Landstrasse'de iki parçadan oluşan barok stilde bir saray..

1668-1745 yıllarında Savoy Prensi Eugen emri ile mimar Johann Lucas von Hildebrandt´a yaptırılmış.Yukarı ve Aşağı Belvedere Sarayı olarak iki parçadan oluşan barok yapılar birbirine çok geniş ve gözalıcı bir bahçe ile bağlıydı.Yukarı Belvedere Sarayı´nın en önemli özelliği ise 15 Mayıs 1955'da Avusturya'nın II. Dünya Savaşı'n dan sonra özgürlüğüne kavuştuğu anlaşmanın burada imzalanmış olmasıymış.



Ve sarayın bahçesinden birkaç kare daha...







Otele yerleştikten sonra,eski şehir merkezine tekrar gidilir....
Çünkü Viyana'da boşa geçirilmesi gereken bir an bile yoktur :)) Ancak havada gitgide grileşen kasvetli bulutlar,bizi korkutmaya başlamıştır..


Bu çift tesadüfi olarak fotoğraf karesine girmiştir!Kesinlikle tanımıyoruz :)


Şehrin her metrekaresinde Ortaçağdan fırlayıp 2012 Avusturya'sına ışınlanmış insanlar görmek mümkün..
Beyefendinin eskiden tanıdığım birine olan aşırı benzerliği de oldukça enteresan gelmişti :)


Mariahilfer Strasse; bir aşağı bir yukarı yürüyerek,ıslandığımız güzel ve upuzuuuuun caddesi:)
3 metro hattının kesişiminin olması ve birçok mağaza ile gotik tarihi yapıları bulunması nedeniyle genelde bu civardaydık..



Ünlü besteci Mozart'ın 1782 yılında evlendiği ve 1791 yılında cenaze töreni yapıldığı, Stephansdom (Stephan Kathedrali)'nin ihtişamına hayran kaldık. Katedralin dışında cephe temizleme çalışması vardı ama görüntü hiç bozulmadan restorasyon çalışması yapıldığı için katedralin tadilatta olduğu hiç anlaşılmıyor.Katedral 1276 yılında yapılmaya başlanmış. Katedralin güney kulesi (cepheden bakildiginda solda olan) tamamlanmadan bir çana dönüstürülmüstür. 1711 yilinda 2. viyana kusatmasi sonrasinda türk askerlerinin geride kalan demir silahlarinin eritilmesi ile inşa edildiği bilinmektedir.Katedralin yükseliği 136,7 m.dir.





Viyana'daki ilk akşamımızda,hava şartları önce bizi biraz zorlasa da, yağmur ve güneş bir ortaklığa imza atarak bize gülümsemişti..Bu güzel gökkuşağı onların eseri :)) Bize de keyifle seyredip,fotoğraflamak kaldı!


Yolumuza çıkan ilk kafeye sığınarak biraz ısınıp,sıcak bir kahve içme hayalleriyle,tarihi binaların donattığı sokaklarda koşturduk..


Bu şirin kafede bulduk kendimizi.. "Rosenberger" Autobahn&Restaurant... bayıldım bu mekana :)!


Her zamanki favori içeceğim Caramel Macchiato'm yine süperdi!


Kafenin dekoru, country house tarzındaydı...tabi ki ben yine bayıldım!
Çünkü bu tarz detaylar,ortamı sıcacık bir ev havasına sokuyor..


Bu şehirde her yer sanat kokuyor..
Kafenin içinde minik sahnecikler vardı vitrin şeklinde,her birinde sanki ayrı bir oyun sergileniyormuş hissi veren :)


Bir yandan kıkır kıkır gülerken (muhtemelen sinir bozukluğundan),bir yandan da ay ne eğlenceli...filmlerdeki gibi diyorduk birbirimize :)
Olsun yine de güzeldi Viyana her haliyle..



Roma'daki Aşıklar Çeşmesi gibi bozuk paraların içerisine fırlatıldığı bir havuzun önünde biraz duraksadık..
Henüz heykelleri incelerken, bir de baktık ki; yaşlıca bir amca o buz gibi havada, serin suyun içine girmiş.
3-5 Cent ne bulursa toplamaya çalışıyor.. :(
Hasılatı tamamlayıp bir an önce sudan çıksın diye,cebimizdeki tüm bozuklukları verdiysek de, havuzun içinde para aramaya devam etmişti..




Bu huzurlu ve görkemli Ortaçağ şehirini tek bir post içinde anlatarak bitiremeyeceğimi anlamamın verdiği rahatlıkla, bu noktada sanal şehir turumuzu sonlandırmaya karar veriyorum :)
Devamı pek yakında!!!

Takipte kalın :)




11 Temmuz 2012 Çarşamba

Sebzeli NOODLE


Aslında uzuuuuun bir zaman önce yaptığım bir yemek denemesiydi..
CookShop'un bana rakip bile olamayacağını iddia eden bir test grubum vardı :))Özellikle Eda'cık bayıldı!
İlk fırsatta tekrarlamak lazım bunu..


Yapım aşamalarıyla başlayalım..
Jülyen doğranmış kabak,havuç,renkli biberler ve yeşil fasülye hazır olduktan sonra; işlemin "çoğu gitti,azı kaldı" diyebiliyoruz artık :))


Sadece çok az zeytinyağı kullanarak sebzeleri soteliyoruz.
Tuz bile eklemenize gerek yok,çünkü soya sosu tuzlu olduğu için tadını dengeliyor.


Son olarak Noodle paketinde belirtilen sürede haşlanır ve tüm malzemeler birbirine karıştırılarak,soya sosu eklenir..
Ben biraz karabiber ve azıcık kimyon da eklemiştim.



 
Veeeee bu yemeğin olmazsa olmazı; chopsticklerle yemek :)))

3 Temmuz 2012 Salı

Eve dönüş

Seyahat başlarken ve bazı anlarda güzeldi amaaaa....
Sonradan başıma neler geldi neler!:(
Tabi Allah beterinden korusun derim her zaman ama hepi topu bir hafta 10 günlük sürece sadece benimle ilgili gelişen 3 aksilik fazla geldi:))

Yola çıkışımızın ikinci gününde,Malatya'ya gittiğimiz akşam dudağımda kocaman bir uçuk çıktı..
Sürekli zonklayan,sinir bozucu,şişkin birşey!Öyle virüslü virüslü gezdim ortalıkta; pek sevgili SIMPLEX HERPES virüsümle:)
Kuzenlerime öperim bak deyip,uzaktan uzağa öpücük yollayarak!!!

Bundan iki gün sonra; bir an bile yerinde durmayı beceremeyen annanem yüzünden, o yorulmasın diye ani bir hareket yaparak sol elimle yatak bazasını kaldırdım ve orta parmağımın tendonlarının başına öyle kötü bir şey geldi ki;
(şişip,sertleşerek ve mosmor olarak sinyal verdi iyi ki de), röntgen çektirmek zorunda kaldık.
Ağız yoluyla alınan bir ilaç ve bir jelle bunu da atlattık derkeeeeeennnnnnn.....

Bulantı,kusma,halsizlik şikayetleriyle sabahı zor edip; soluğu yine hastenede aldık!
Hayatımda ilk defa "serum yemek" nasıl birşeymiş öğrendim:) (Hep özenirdim de sürekli hasta olanlara)
:)))
Tabi serum öncesi 2 tüp kan alınırken, o kadar kanın benden nasıl çıktığına önce baya bir şaşırdım ama işlemi yapan bayan bunu kendi becerisine mal edince durumu anladım..
Sağolsun kanımı alırken başarılıydı,tahlilde de gördük ki kan değerlerim birazcık yükselmiş:)Buna da sevindik ayrıca..

Bunun da üzerinde 3 gün geçti ama hala mide bulantılarımın tam olarak geçtiğini söyleyemem...:(

Çok şükür artık evdeyiz...
Özlemişim!